Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yolculuk bu kez çok uzaklara

Yolculuk bu kez çok uzaklara İnsanın kendinden gitmesi gerekiyormuş bazen. Vücut bize verilen bir hediyeyse ve biz ruhumuz olmadan bu vücuda giremiyorsak, onu rahat bırakmalı belki de. Her kötü düşünce, her kötü inanç, kuruntu da kötü birer alışkanlıkmış beynimizin bağımlı hale geldiği. Bir uzaklaşıp öyle bakmak gerekiyormuş o vücuda. 
En son yayınlar

UYUT, UNUT

  UYUT, UNUT      Sakın benden birşey saklama. Saklarsan unutamam, uyuyamam geceleri. Ellerin gelir aklıma önce titreyen, sonra nefesin sık sık alıp verdiğin korkakça ama soğukkanlıca. Unutmak isterim gözlerini, bana eskiden olduğu gibi derin ve masum bakan. Çünkü gözlerine bakınca ya dünyalar benim olmaz da başıma yıkılırsa derim kendi kendime. O enkazı tek başıma toplayamam. Eğer eskisi gibi bakacaksan derin ve masumca. Şimdi rahatça uyuyabilirim. Belki rüyalarla unuturum.

YABANCI

YABANCI       Kumlara basarken içime dolan enerjinin farkına varamamışım o gün. Yürürken birden farkettiğim deniz kabuğunun ne kadar değerli olduğunu da. Sorsan belki dünyanın en mutlusuydum o anda. Ama sonra...      Uzaklarda birşeyden korkup koşarcasına kıyıya vuran dalgaların getirdiği cam bir şişenin içinden dik dik bana bakıyordu. Elime almak isterken yabancı birine dokunduğumu hissettim, hiç tanışmadığım ama sesini daha önce duyduğum biri. Kafanın içinde yankılanır gibi duyuyordum evet, o ses "Sakın açma" diye tekrarlıyordu, bana açmaktan başka çare bırakmaksızın. 

GERİ DÖNMEK

GERİ DÖNMEK       Neden doğmak için bu kadar inat ettik ki_ Soğuktan, sesten, kibirden, memnuniyettensizlikten uzak o boşluk bizi ne güzel uyutuyordu. Karanlık boşlukta, nefes almaya bile gerek olmadan, sadece kendimizi dinleyip yaşıyorken neden inat ettik?      Anne beni neden dünyaya getirdin? Sen de mutlu değil miydin ben hep seninleyken? Çok özledim o boşluğu. Neden beni bu kirli dünyaya getirip, bu kadar kırılmama izin verdin?       Kendime beni bırakmayacak, besleyecek bir ağaç kovuğu bulup, kovuğuma geri dönmeye gidiyorum ben. Tek kişilik. 

KİTABIMDAKİ BEN

KİTABIMDAKİ BEN       Bir gün habersiz gidersem eğer kızma lütfen. Zaten hiç ısınamamıştı bu sokağa diye düşün. Sokağını sevmezsen her gün gidip geldiğin yollar işkence olmaz mı sana da? Sokağın memleketindir aslında. Her ne kadar doğup büyüdüğün toprakları özlesen de her fırsatta, bırakamazsın sokağını, eğer kendini oraya ait hissediyorsan.      Evdeki koku da hiç bize ait olamamıştı zaten dersin. Bir kaç saat havalanınca o da geçer. Giysileri de hep parfüm kokuyor dersin başkalarına verirsin.      Yalnız kitaplarıma dokunma. Belki onlara dokununca beni özlersin.

BAŞLIKSIZ

   BAŞLIKSIZ      Bedelini ödeyeceğimiz günler seliyordu sevgisizliğin, ümitsizliğin ve acımasızlığın. Bunca güzelliğin içine doğmuşken bizi bu ihanete sevk eden gaddarlık insani bir duygu olamazdı.      Dünya bunu hak etmedi.

DAMARLARIMDAKİ SU

DAMARLARIMDAKİ SU      Ağaçların seviştiğini bilmiyordum. Gövdesi odundan bir bitkinin sevişmesi çok saçma geldi ilk başta. "Nasıl yapıyorsunuz?" diye sordum.      "Önce yapraklarımı sarartıp solduruyorum sevdiğim ona ihtiyacım olduğunu hissetsin diye. Sonra yapraklarımı yere atıyorum çatırdayan bir yatak oluştursun diye. Sonra güneşin biraz bizi ısıtmasını bekliyorum damarlarımda dolaşan yaşam suyu daha hızlı aksın diye. Ve dallarımı kocaman açıyorum sevdiğimi daha sıkı sarabileyim diye. Sonra bir bakmışım yeniden çiçeklenmişim, rüzgarlar yapraklarımı şenlendirmiş."      Tenim tenine, gözüm gözüne değmeden de sevişiriz. Sen yeter ki iste.